Kendimi arıyorum. Ve bunu bazen okuyarak, bazen sosyal medya uygulamalarında kaydırarak yapıyorum. Bir yerlerde beni anlatan bir kitap, araç olduğunu düşünerek, adeta bir kullanma kılavuzu arıyorum. Çoğu yazıda, videoda veya konuşmada kendime dair bir şeyler görmeyi umuyorum. İnsanlarla konuşuyorum. Onlara nasıl biri olduğumu soruyorum. Herkes farklı bir şey söylüyor, kim olduğuma karar veremiyorum. Kendimi de bir başkasını da suçlamaya yeltenemiyorum. Nereden baktığına göre değişiyor fikir, biliyorum. Ben kendime içerden bakıyorum. İçerisi kaos olunca sadece kaçıp gitmek istiyorum. Kendimi terk edip çok uzaklara gitmek. Kendim olmadan gidebilecegim mekanlar bulmam bile mümkün değilken içimde kendimden kaçma isteğini çıkarıp atamıyorum. Bu istek nankörlük. Evet,en zor zamanlarda bile beni terk etmeyen birini terk etmeyi düşlemek adice.
Bu tür depresif sorularla dolu zihnim sabah olunca sorularının saçmalığına gülüp devam ediyor hayatına. Her akşam tekrarlanan bu soruların neticesinde kendini bulmak konusunda bir adım ileri gidememiş bulunuyorum. Her seferinde aynı yerden kendime bakıyor, biraz ileri gidiyor sonra geri dönüyorum. Kendimi aramak konusunda takılı kalmaktan dolayı bir adım ileri gidemeyerek hayat denen maratonda nefes alarak bile yoruluyorum. O, kendi saçmalığıma güldüğüm sabahların bazılarında başkalarına takılıyor gözlerim. Onların da kendileri hakkındaki fikirleri ben gibi devamlı değişiyor mu diye düşünüyorum.
Bu kaygılı sorularla kendini arama yolculuğumdaki aynı yerde kalıp duruşumu, korkak oluşumla ilişkilendirdiğim oluyor. Olmaktan korktuğum biri olduğum ihtimali gelince aklıma “Hayır, hayır böyle biri değilimdir ben.” diyerek geri dönüyorum yolumdan. Olmam gereken, olmak istediğim kişi olmalıyım. O kişi olana kadar kimse olamasam da yapmalıyım bunu. Varlığıyla gerekli olan biri olmalıyım ki anlamlı hayat yaşayayım. Alalade biri olma korkum “özel” insanlara maruz kalıp durmamımdandır belki, bilmiyorum.
Kendimi bulmaya çalışmam, kaybolmuşluk ve sıkışmışlık hissetmemle başlıyor. Kendimi, uyum sağlamak, iyi olmak ve belki herkes gibi olmak uğruna verdiğim ödünlerle kaybettim. Kim olduğuma başkalarının karar vermesine izin verdim ve herkes gittiğinde kim olduğumu bilmez halde kendimle baş başa kaldım. Kendisini bu korkunç durumlar içerisinde bırakan insanlar uğruna kendisinden ödün vermekten çekinmeyen kişiye aptal gözüyle bakmamaya çalışmakta bile zorlanırken, onu anlamaya çalışıyorum. Bu zorunluluk bana cehennemi hatırlatıyor.
Şimdilerde kendimi arama işine sosyal medya, türlü videolar veya insanlara sormak yerine yazmayı deniyorum. Kendime maruz kalmak bazen beni zorlasa da azımsanamayacak kadar vakitte kendimi bulduğumda seveceğimi düşünüyorum.
Son olarak bu yazma serüvenine devam ederken kaç sene geçecek veya kaç yaşında kendimi bulacağım bilmiyorum ama bu yazıyı umutlu bir yerden bitirmek istiyorum. Umuduma ortak olmak isteyenler beni bulduklarında haber versin!! Gecelerimiz iyi, umutlarımız bol bol olsun.
yazını okurken o kadar çok yerde “işte tam da böyle” dedim ki. kendini ararken aynı döngülerin içinde kalmak, bir yandan umudu kaybetmemeye çalışmak, diğer yandan kendine bile yabancı hissetmek..hepsi çok tanıdık. ama senin de dediğin gibi, yazmak bazen sosyal medyadan daha gerçek ve iyileştirici olabiliyor. kendine bu kadar dürüst yaklaşman çok kıymetli. yolun zor olsa da bu satırlar umutla dolu. umuduna sessizce ortak oluyorum<3
Umarım sen , ben ve aynı seyi yaşayan nice dostumuz kendimizi bulabiliriz. Diğer yazılarını da bekliyor olacağım 💞